🌦️ 2000 Tl Maaş Alıyorum Ne Kadar Nafaka Öderim

Ortalamanafaka sadece 370 TL: Nafakalar ödenmiyor Kadınların yüzde 50’sine mahkeme kararıyla almaya hak kazandıkları nafaka ödenmiyor. Mahkemelerin taleplerin yüzde 48’ini kabul etmeleri sonucu bağlanan Kadınların yüzde 50’sine mahkeme kararıyla almaya hak kazandıkları nafaka ödenmiyor. Buşekilde bir ortalama gelire sahip kişiler arasında dolayısıyla 3000 TL maaş alan bir kişi 750 TL tutarında bir nafaka vermekle yükümlüdür. Salı, 21 Haziran 2022 . Son Yazılar. Deport Kararı Kaldırma (Sınır 3000 TL Maaş Alan Bir Kişi Ne Kadar Nafaka Verebilir? 0. 0. 1 Sevdimelbette Bendeydi özlemlerin en korkuncu Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan, Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu Lisa'nın insanlara seslenişi. 'Eşine beddua edene nafaka yok' haberi ve canlandırılması. 'Japonya'da yemeğe erken çıkan çalışan yarım günlük maaşını iade etti' haberi ve canlandırılması Anneve baba, evlilik birliğinin 5000 tl maaş alan ne kadar nafaka verir edip etmemesinden bağımsız olarak müşterek çocuklarına ergin olana kadar 5000 tl maaş alan ne kadar nafaka verir yükümlüdür. Evlilik birliğinin sonlanması halinde veya yasada belirtilmiş sair durumlarda, çocuğun masraf ve giderlerine her iki ebeveynin de katılmasını sağlamak için hükmedilen Tefecigibi yüksek faiz isteyen kişilerin aksine borç para veren hayırseverler bu kişilere ihtiyaç duydukları kadar nakit vererek onlara Bankaya çok sıkıştım 100.000bin lazım ödeyemiyorum aylık 2000 TL öderim SGK olarak çalışıyorum askerî ücret alıyorum..Her ay ödemesi var ne olur 2000tl maaş alıyorum ne kadar kredi çekebilirim Banka ve finans kurumlarından alabileceğiniz kredi miktarını belirleyen faktörlerin başında gelir durumunuz ve mevcut kredi notunuz gelir. Her banka kredi başvurusu sırasında müşterilerinden gelirlerini ispat edebileceği bir gelir belgesi talep eder. Bu sayede size verilebilecek arkadasarengelli memur maası ne kadar etrafta 4 bın tl dıyolar dogrumu. Mesaj Gönderim Zamanı: 12.10 atandığın kadro ve kademe dereceden önemli ben dibin dibiyim 2400 TL alıyorum .. Mesaj Gönderim Zamanı: 15.11-2017, 15:58 Evli eşi çalışmayan çocuksuz memur maaşı ne kadar peki. Mesaj Gönderim Zamanı: 23.11-2017, 10 Maaşı3600 TL ödemesi gereken nafaka 3800 TL Antalya’da eşinin açtığı boşanma davası sürerken 6 yaşındaki otizmli çocuğu için bin lira, eşi içinse 850 lira olmak üzere toplamda bin 850 lira nafaka ödemekle yükümlü tutulan Ahmet Ç. karara isyan etti. Ahmet Ç., "Oğluma dava öncesi engelli arabası almıştım. Nekadar zamandır yolda olduğunu, Capitol''de ki yangının üzerinden kaç gün geçtiğini bilmiyordu. size yediklerimin ücretini de ayrı öderim.'' Kaptan bir kez daha HwdK2. Kadınların yüzde 50’sine mahkeme kararıyla almaya hak kazandıkları nafaka ödenmiyor. Mahkemelerin taleplerin yüzde 48’ini kabul etmeleri sonucu bağlanan ortalama nafaka tutarı ise 370 TL. KADIN 2355 Abone Ol Mahkeme kararlarına karşın erkeklerin yarısı, kadınlara nafaka ödemiyor. Kadın Dayanışma Vakfı’nın nafaka düzenlemesi ile ilgili hazırladığı raporda çarpıcı gerçekler yer aldı. Vakfın raporuna göre, kadınlara hak ettikleri nafakayı ödemeyenlerin yüzde 40’ı gerekçe olarak “Ödemek istemiyorum” dedi. Nafaka tutarlarının asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırı gibi genel ekonomik veriler çerçevesinde ele alındığında sanıldığından çok daha düşük olduğunun altının çizildiği raporda, mahkemelerden çıkan ortalama nafaka tutarının 370 TL olduğu bildirildi. Hükme bağlanan nafakaların yüzde 66,4’ü ise 262 TL’de kaldıNAFAKA ÇOCUKLARARaporda, “Davalara taraf kadın ve erkeklerin yüzde 72,2’sinin bir ila beş tane müşterek çocukları vardır. Müşterek çocukların velayeti yüzde 79 oranında kadınlara verilirken erkeklere ise sadece yüzde 7,40 oranında velayet verilmiştir” denildi. Mahkemeler tarafından en yüksek oranda kabul edilen nafaka türünün yüzde 69,73 ile çocuklara bağlanan iştirak nafakası olduğu belirtildi. Kadınların talep ettiği yoksulluk nafakasının kabul oranı ise yüzde 48,83 olarak nafaka ödemekten kaçındığı vurgulanan raporda, “Erkeklerin bir ceza olarak görüp ödemekten kaçındıkları tek nafaka eski eşlerine yönelik yükümlülükleri olan yoksulluk nafakaları değil, aynı zamanda medeni hukuk çerçevesinde biten evlilikleri ardından bakımından sorumlu oldukları müşterek çocuklarının nafakalarıdır” boşanma ve nafaka davalarının en büyük nedenleri arasında cinsiyete dayalı şiddetin yer aldığına dikkat çekildi. Boşanma davalarına ilişkin incelenen dosyaların yüzde 82’sinde kadına yönelik şiddet iddiası bulunduğu vurgulandı. Açılan davaların sadece yüzde 32’sinde kadınlar maddi imkânsızlıklardan kaynaklı olarak adli yardımdan yararlandırıldı. Araştırmada şiddet gören kadınlara ilişkin şu ifadeler dikkat çekti “İncelenen birçok dosyada şiddet gördükleri için boşanma davası açan kadınların bu şiddetten kurtulmak için eşlerinden boşanmak ve eşleri ile ilişkilerini tamamen koparıp, mevcut tehditlerden sakınabilmek için nafaka istemedikleri, nafaka taleplerini geri çektikleri; maddi ve manevi tazminat taleplerinde de bulunmadıkları görülmektedir.” Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun bu dünya imtihan dünyası olduğu için çok şeyapılmaması gereken kombinasyon. diğer tarafta kralsın be oğlum. bir de böyle düşün. * köleliğin modernize edilmiş halidir. gebze ve tuzla'daki antrepolarda lise mezunlarinin daha iyi sartlarda is bulabildigini goz onunde bulundurursak su sonuc ortaya cikar mi ?bkz gunumuzde universiteye gitmenin gereksiz olmasi ayıp bir şey. işverenin yemek verme zorunluluğu, eğer işe giriş sözleşmesinde yer almıyorsa, yoktur. özel durumlar haricinde de işverenin yol parası verme zorunluluğu yoktur. yani, dağ başında ulaşım imkanı olmayan bir şantiye vardır da orası için vermelisin der iş kanunu. onun haricinde bu gibi detaylar iş başvurusu sırasında konuşulmalı ve iş sözleşmesinde belirtilmelidir. maaş kısmı tamamen aranızdaki konudur.== ekleme ==iş kanununda günlük 11 saatten fazla çalışma yasaklanmıştır. yani üst limiti günlük 11 saat koymuştur iş kanunu. buna göre de haftalık 45 saat olarak sınır getirmiştir. 45 saati aşan çalışmalar fazla çalışma mesai diyoruz günlük hayatta olarak tanımlanır. bu işçi ile işverenin arasındaki anlaşma ile yapılır ve tek başına işverenin isteği ile olmaz. bizde el mecbur gelirsin işini kaybetmek istemezsen. ve yine bu fazla mesailere de bir sınırlama koymuştur iş kanunu. bir çalışana yılda 270 saatten fazla, fazla çalışma mesai kanunu bilgilerini yazmamın nedeni işvereni haklı bulduğumdan değil genel olarak iş kanunu hakkında bilgisiz olduğumuzdandır. evet, işverenler iş kanununu sular seller gibi ezbere bilir ve işçiye-çalışana karşı kuruşu kuruşuna haklarını arar. fakat tersi olduğunda işçi-çalışan hiç bir şekilde haklarından haberdar değildir. çünkü iş kanununu alıp da bir kere okumuşluğu yoktur. sağdan soldan bir şeyler duyar falan... ancak o kadar bilgisi vardır. bir çok kişi yol+yemek işveren tarafından zorunlu sanabilir.bkz mühendis asgari ücreti aynısını ben 1600 maaşla yapıyorum. napym para lazım .ölüm gibi bir ben de yemek var. sabah öğle ikindi kahvaltisi çay kahve sınırsız bedava. bu şartlarda işi kabul ettikçe sonu gelmeyecek akım kürek cezası alıp almadıklarını merak ettiğim çalışanlardır. yozgatta tokatta rizede vs idare edebilir ama istanbulda yuh anasını denilesi. yeni türkiyede insanlara verilen değerin bir örneğidir ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı 2011/136 Karar Sayısı 2012/72 Karar Günü Tarih-Sayı İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi Aile Mahkemesi Sıfatıyla İTİRAZIN KONUSU günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Daha önce davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının iptali ile tamamen kaldırılması talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralda yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir “Dava dosyamızda, davacı vekilince tarafların daha önce Bursa 1. Aile Mahkemesi’nin 2007/1093 esas, 2009/224 karar sayılı ve tarihli kararı ile boşanmalarına karar verildiği aynı karar ile 250 TL davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedildiği, bu kararın esasında bir haksızlık olduğu, davalının kötü niyetli olduğu evvelinden beri sigortasız olarak çalıştığı ve muhtaç durumda olmadığı halde lehine yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davacının bunu düzenli olarak ödediği, davacının BAĞKUR emekli maaşı aldığı ve başkaca geliri olmadığı kendisinin dahi geçim sıkıntısı içinde olduğu anlatılarak nafakanın kaldırılması talep edilmiştir. Mahkememizce tarihli celsede Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinin 1. fıkrasında boşanmada eşler lehine hükmedilecek yoksulluk nafakasının sürekli olmasını açıklayan süresiz’ ibaresinin Anayasaya aykırılığı düşüncesi ile iptali talebi ile mahkemenize başvuru yapılmasına karar verilmiştir. Dava dosyamızda davacı aleyhine daha önce Bursa 1. Aile Mahkemesi’nce 2007/1093 esas, 2009/224 karar sayılı karar ile bağlanan nafakanın kaldırılması dava edilmekte olup Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinin 2. fıkrası davada uygulanacak kanun hükümlerindendir. Anayasaya aykırılık düşüncemizi ana hatları ile şu şekilde açıklamak isteriz Türk Medeni Kanunu’nun Yoksulluk nafakası’ başlıklı 175. maddesinin 1. fıkrasında Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.’ denilmekte, 2. fıkrasında ise Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz’ denilmektedir. Kanun maddesinde nafakaya hangi hallerde hükmedileceği, davacı ve davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı, tarafların yaşlarının evli kaldıkları sürenin çocuklarının olup olmamasının dikkate alınıp alınmayacağı, hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceği ayrıntılı olarak açıklanmamış sadece boşanmada kusuru daha ağır olmayan boşanma sebebi ile yoksulluğa düşecek kişi lehine düşülen bir durum değil de zaten içinde bulunulan bir hal ise ne olacağı açıklanmış değildir. Bu maddeye istinaden oluşan genel Yargı içtihatlarına göre boşanan taraflardan kusurlu görülen kişinin çeşitli sebeplerle genellikle erkeğin aleyhine ekonomik olarak iyi bir durumda olup olmadığına bakılmaksızın eğer çalışmayacak şekilde özürlü değil ise ekonomik durumu iyi olmasa örneğin kişinin sürekli bir iş veya geliri olmasa kendisi dışındaki sebeplerle çalışamasa dahi sürekli olan nafakaya hükmedilmektedir. Bu yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için tarafların evli kaldığı sürenin, tarafların çocuklarının olup olmamasının, nafaka alacaklısının çalışmaya engel bir özrünün olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Lehine nafaka hükmedilecek kişinin erkek veya kadın olması konusunda bir ayrım yok ise de uygulamada bu nafaka genellikle kadınlar lehine hükmedilmektedir. Biz yaklaşık 11 yıllık hakimliğimizde erkek lehine nafaka hükmedilen bir dava ile karşılaşmadık. Bu yoksulluk nafakasının sürekli şekilde ömür boyu sürecek şekilde olması pek çok halde katı yargı içtihatlarının da tesiri ile halde adalet hissi ile bağdaşmayacak sonuçlar doğurmaktadır. Öncelikle söylemeliyiz ki genellikle boşanmaya sebep olaylarda pek çok halde iki tarafında direkt veya dolaylı olarak kusurlu hareketleri olduğu halde mesela bazen isbat güçlüğü, aile içi sorunların tam olarak anlatılmak istenmemesi, mahremiyet düşüncesi, hakimin düşünce yapısı hayata bakış açısı gibi pek çok sebeplerle taraflardan biri gerçekte olduğundan farklı olarak kusurlu, kusursuz az veya daha çok kusurlu kabul edilebilmektedir. Ayrıca boşanmaya sebep olaylardaki kusur pek çok halde görece ve sübjektiftir. Bu durumda kusurun daha ağır olduğu kabul edilen kişinin kusuru olsa bile daha az kabul edilen diğerine sürekli nafaka yükümlüğü altına sokulmasının çok sağlam ve her halde geçerli gerekçeleri olmayacaktır. Bu nafakanın sürekli olması yükümlü kişi için ömür boyu sürecek bir mali yükümlülük altına sokmakta, boşanmakla ortak hayatları biten kişileri birbirlerine sürekli olarak bağımlı kılmaktadır. Evlilik iki insan arasında sözleşme ile bir birliktelik kurmakta ve kan gibi doğal olamayan bir akrabalık tesis etmektedir. Boşanma ile bu birliktelik sona ermesine rağmen ömür boyu sürecek bir yükümlülük ile kişiler birbirlerine bağımlı kılınmaktadır. Pek çok halde yoksulluk nafakası borçluları boşanmasa idi evlilik içinde olduğundan daha fazla ağır bir yük altına girmektedirler. Yoksulluk nafakasının sürekli olmasının dürüstçe olamayan evlilik taleplerini teşvik edici, yine boşanan kişilerin yeniden evlenmesini engelleyici mahiyette olduğu çok açıktır. Bazen boşanmak hem taraflar hem korunmaya muhtaç çocuklar ve toplumsal açıdan evliliğin sürmesinden daha uygundur. Esasında taraflar ve toplumsal açıdan boşanmanın daha uygun olduğu pek çok halde bu yükümlülük yani ömür boyu sürecek nafaka yükümlülüğü korkusu ile boşanmak yerine sorunlu olan evliliği sürdürmeye buna katlanmaya zorlamaktadır. Bunun aile içi huzursuzluk ve şiddete de bir şekilde etkisinin olabileceği rahatlıkla söylenebilir. Sürekli mahiyetteki yoksulluk nafakasının pek çok sosyal yardımın da etkisi ile kişileri çalışmamaya teşvik edici bir etkisi de bulunmaktadır. Nafakanın yükümlüleri üzerindeki olumsuz etkisi sadece sosyal ve ekonomik değildir, özgürlüğü kısıtlayıcı sonucu da bulunmaktadır. İcra ve İflas Kanunu’nun Nafakaya İlişkin Kararlara Uymayanların Cezası’ başlıklı 344. maddesinin 1. fıkrasında Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir’ denilmekte olup, bu hükme göre nafaka ödemeyen yükümlüler hapis cezası ile cezalandırılmakta, kişilerin nafaka borçlarını pek çok durumda yakınları ödemektedir. Nafakanın hakimce kusuru daha az olmayan tarafa aleyhine ve kişinin mali gücüne göre kararlaştırıldığı, bunun daha sonra bunun kaldırılabileceği veya değiştirilebileceği, mahsurların kanundan çok uygulayıcılardan kaynaklandığı düşüncesi açıkladığımız sakıncaları bertaraf etmemektedir. Anayasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen 2. maddesinde devletimizin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu açıklanmaktadır. Devletimiz insan haklarına riayet etmek konusunda İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine de taraf olmuştur. Taraf olunan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesindeki haklara uygun düzenlemeler yapmak hem bu sözleşmeye taraf olmanın bir gereği, hem de Anayasamızın 2. maddesinin bir gereğidir. Bir kişinin sürekli olarak kan bağı ile akraba olmadığı boşandığı eşine sürekli yani ömür boyu nafaka bağlanmasının insan haklarına aykırı olduğunu bunu hüküm altına alan Türk Medeni Kanununun 175. maddesinin 2. fıkrasının Anayasamızın devletin niteliklerini açıklayan ve devletimizin insan haklarına saygılı bir devlet olduğunu 2. maddesine aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Yine bağlanacak nafakanın açıkça hangi hallerde hükmedileceğini hangi koşullarda kaldırılmasının istenebileceğini açıklamaması sebebi, davacı ve davalının ekonomik durumlarının ne şekilde dikkate alınacağı gibi hususları açıklaması sebebi ile Anayasamızın devletin niteliklerini açıklayan ve devletimizin soysal bir hukuk devleti olduğunu açıklayan 2. maddesine aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Yine bir kişinin diğer boşandığı eşine böylece diğer bir kişiye sürekli nafaka yükümlüğü altına sokulmasının herkesin bir ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu açıklayan Anayasamızın 10. maddesine de aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Yine aynı hüküm nafaka yükümlülerinin yeniden aile hayatı kurmasını engelleyici mahiyette olduğundan ailenin Türk toplumunun temeli olup eşler arasında eşitliğe dayandığını devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağına dair 41. maddesi ile çelişen sonuçlar doğuracağını düşünmekteyiz. Özet olarak açıkladığımız düşüncemiz dikkate alınarak Anayasamızın 152. maddesi gereğince inceleme yapılarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinin nafaka yükümlüğünün hangi hallerde ve ne şekilde hükmedileceğini hangi hallerde kaldırılmasının istenebileceğini, tarafların özürlerinin mali güçlerinin yaşlarının evlilik süresinin etkisinin ne olacağını ayrıntılı olarak düzenlememesi sebebi ile öncelikle tümden, bunun kabul edilmemesi halinde nafakanın sürekli olarak hükmedileceğini öngören süresiz olarak’ ibaresinin iptaline karar verilmesini talep ederiz.” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun itiraz konusu ibareyi de içeren Yoksulluk Nafakası’ başlıklı 175. maddesi şöyledir “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddelerine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından, günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin esasının incelenmesine, oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü Başvuru kararında, itiraz konusu “…süresiz olarak…” ibaresi nedeni ile boşanma neticesinde eşlerden birinin diğeri lehine ömür boyu sürecek bir mali yükümlülük altına girdiği, nafakaya hangi hallerde hükmedileceğinin, hangi hallerde kaldırılacağının ve tarafların ekonomik koşullarının ne şekilde dikkate alınacağının yasada açıkça belirtilmemiş olduğu, yoksulluk nafakasının boşanan eşlerin yeniden evlenmelerini engelleyici niteliği bulunduğu belirtilerek, kuralın, Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti”, vatandaşlarına asgari bir yaşama düzeyi sağlamayı kendisine görev bilen ve bu yüzden devletin sosyal ve ekonomik yaşama aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devleti, “insan onuru”nun korunmasını amaçlar ve bunun için sosyal adaleti sağlamaya çalışır. Sosyal hukuk devleti, kişi ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti sağlayan ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesine göre yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanmaya hükmedilmiş olması, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş ya da düşecek olması, diğer eşle eşit kusurlu veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu veya boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusursuz olması ve nafaka talep edilen eşin nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinde sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmediği müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka isteyebilecektir. 176. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının evlenmesi ya da taraflardan birisinin ölümü halinde kendiliğinden, alacaklının evlenmeden fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi, nafaka yükümlüsünün ödeme gücünün tamamen yitirilmesi durumlarında ise mahkeme kararıyla ortadan kalkmaktadır. İtiraz konusu “süresiz olarak” ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinde “süresiz olarak” ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 10. ve 41. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. VI- SONUÇ günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, gününde karar verildi. Başkan Haşim KILIÇ Başkanvekili Serruh KALELİ Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAŞ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARŞI OY YAZISI İtirazen iptal başvurusunda bulunan mahkeme, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun yoksulluk nafakası ile ilgili 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…süresiz olarak…” ibaresinin Anayasa’nın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptalini istemiştir. Nafaka sözlük anlamı itibarıyla zorunlu ihtiyaç ve maişet için sarfolunacak para ve azık demektir. Başka bir ifade ile nafaka, yasaların belirlediği durumlarda genelde zaruret içinde bulunan kimse yada kimselere kanunda belirtilen yükümlüler tarafından verilmesi gerekli yardımlardır. Mevzuatımızda nafaka, bakım nafakası ve yardım nafakası olarak ikiye ayrılmaktadır. Yardım nafakası, herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermesi şeklinde düzenlenmişken; bakım nafakası, doğum, evlenme ve boşanma gibi olgularla ilgili nafaka yükümlülüklerini ihtiva etmektedir. Bakım nafakası; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olmak üzere üç alt başlıkta ele alınmaktadır. Türk Medenî Kanunu’nda yardım nafakası için herhangi bir süre şartı öngörülmemişken, bakım nafakasının bir türü olan yoksulluk nafakasının kanunda belirlenen şartlar dâhilinde süresiz talep edilebileceğinin öngörülmesi Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” ilkesine aykırıdır. Hukuk, hakkaniyet ve nesafete dayanır fakat hakkaniyet ve nesafet bir romantizm veya hissi bir insanlık duygusu değildir. Aristo’ya göre hakkaniyet doğru ve haklı görünen şeydir. Hakkaniyet ve nesafet ahlaki, sosyal ve siyasî gerçek karşısında bir değer hükmünü gerektirir ve bu itibarla da toplumsal ilerleme ve istikrar vasıtasıdır. Hakkaniyet Medeni Kanun ve Borçlar Kanununun çeşitli maddelerinde rastlanan bir kavramdır. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında hakkaniyet ilkesini ölçü olarak kullanmıştır. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan “hukuk devleti”nin, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlet olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. Yasaların hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yasa koyucu hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanmalıdır. Evlilik hukuku ve daha da genişi olan aile hukuku, diğer hukuk kurallarından büyük çapta bağımsız bir alanı düzenlemeye yönelik kurallar içermektedir. Yoksulluk nafakasını düzenleyen 4721 sayılı Kanun’un 175. maddesi evliliğin süresi, nafaka alacak eşin yaşı, çalışma gücünün niteliği gibi özel şartlar aramamıştır. İnsanların boşanarak aralarındaki hukuki ilişkiyi bitirmiş olmalarına rağmen evlilik birliğinde var olan sorumluluklarının ömür boyu devam etmesi, hem insaflı değil, hem de hakkaniyete aykırıdır. Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında, nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca, sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması, hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu zedelemektedir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması, ileride nafakanın artırılması, nafakanın azaltılması veya nafakanın kaldırılması davalarının açılmasına neden olacaktır. Bu durumda nafaka yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarafın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşımadığını kontrol amacıyla, onun özel hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması bu nafakayı alan tarafın, karşı tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu haller yoksulluk nafakasının süresiz de olsa bir ceza olmadığını savunan görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerekçelerle açıklanamaz. Öte yandan, yoksulluk olgusunun sebebi, sadece, eşinden boşanan tarafın davranışları ve boşanmanın kendisi değildir. Bazı insanların, kendi özellikleri, doğal koşullar veya savaş gibi insan eliyle yaratılan sorunlar nedeniyle, geçimlerini sağlamakta, hatta karınlarını doyurmakta güçlük çekmeleriyle ilgili bir olgu olarak yoksulluğa tarihin her döneminde, her toplumda rastlanabilmektedir. Yoksulluk, günümüzde birtakım makro ve mikro faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan sosyal bir olgu haline gelmiştir. Makro faktörlerin başında; küreselleşme, işsizlik, küresel sermaye, ekonomik krizler ve göç gibi unsurlar gelmektedir. Eğitimsizlik, kapasite yoksunluğu, yoksulluk kültürü ve bireysel özellikler gibi unsurlar ise mikro faktörler arasında yer almaktadır. Artık küresel bir sorun halini alan yoksulluk, beraberinde çeşitli sosyal problemler de getirmekte ve birtakım olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Yoksulluk, genel olarak, sosyal dışlanma, şiddet ve suç, gecekondulaşma ve gettolaşma, marjinalleşme, konut ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunlara yol açmaktadır. Yoksulluk ayrıca, aile parçalanmaları, boşanma ve depresyon gibi problemler doğurmaktadır. Bu yapısal durumun değişmesi, kamu yetkilileri tarafından bazı önlemler alınmasını ve bazı harcamalar yapılmasını, aynı biçimde, sosyal politika alanında işlev gören bir dizi kurumun varlığını gerektirmektedir. Avrupa Konseyi’nin 1961’de ortaya koyduğu, 1996’da da revize edilerek geliştirilen Avrupa Sosyal Şartı’na yansıdığı biçimiyle hak vurgusu, sadece çalışanların sosyal güvenlik, örgütlenme ve çalışma hayatını etkileyen kararlara katılma haklarını değil, bunların ötesinde, daha genel anlamda vatandaşlık haklarını da kapsamaktadır. Bu bağlamda Avrupa Sosyal Şartı’nın bütün vatandaşların yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı korunma hakkına sahip olduklarını belirten 30. maddesi, bu hakkın hayata geçirilmesi için kullanılan önemli bir önlem olarak asgari gelir desteği uygulamasını gündeme getirmektedir. Bunun yanı sıra, istihdama yönelik politikaların, toplumsal cinsiyetle ilgili ayırımcılığı önleme politikalarının, azınlıkların veya göçmen işçilerin sorunlarına yönelik çözümler geliştirme, özürlüler gibi özel ihtiyaçları olanlara yönelik önlem alma, evsizlik veya düşük standartta konut sorunlarını oradan kaldırma çabalarının, sosyal hak ve siyasi sorumluluk temelli yaklaşımların geliştirilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” vatandaşlarına asgari geçim düzeyi sağlamayı kendisine görev bilen ve bu yüzden devletin sosyal ve ekonomik yaşama aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devleti, insan onurunun korunmasını amaçlar ve bunun için sosyal adaleti ve refahı sağlamaya çalışır. Anayasa Mahkemesi’nin pek çok kararında vurguladığı gibi, sosyal devlet, sosyal adaletin, refahın ve güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir. Kültürümüzden kaynaklanan yardımsever eğilimlerinin, aile dayanışmasının, hayır kurumları ve vakıflar gibi geleneksel kurumların yoksullukla mücadele bağlamındaki faaliyetleri sık sık övgüyle anılmaktadır. Ancak, aynı zamanda toplumsal bir olgu olan ve Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir. Açıkladığım nedenlerle; itiraz istemine konu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğundan iptali gerekir. Bu nedenle çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum. Üye Hicabi DURSUN Türkiye'de milyonlarca asgari ücretle çalışan vatandaş 2020 maaşlarını zamlı alacak. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın işçi sendikaları ve işveren temsilcileri ile yaptıkları 2020 yılı asgari ücret tespit komisyonu toplantılarının ardından asgari ücret yeni yılda 2 bin 20 liradan 2 bin 324 liraya yükselmişti. Bu gelişmenin üzerine bankalar da asgari ücretli müşterilerinin kullanabilecekleri en yüksek kredi tutarını da yeniden revize etti. Buna göre asgari ücretli çalışanlar bankalardan en fazla ne kadar kredi çekebilecek? Detayları haberimizde verdik. Bankalar kişilere kredi verirken, mevzuatları gereği müşterilerinin aylık gelirinin %70'inden daha fazla ödeme alamamaktadır. DETAYLAR İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ 2020 Maaşa Göre Kredi Limiti Hesaplama Yöntemi Türkiye'de bankacılık alanında faaliyetlerini sürdüren tüm kamu ve özel bankalar, müşterilerine verdikleri kredilerin geri dönüşünü garanti altına almak adına maaşa göre kredi hesaplaması yaparak batık kredilerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Kişinin aylık gelir beyanı yerine belgeleyebildiği maaş bordrolarını dikkate alan bankalar, bu sayede müşterilerinin en fazla ne kadar kredi kullanabileceklerini de belirleyebilmektedir. Bu oran belgelenebilir aylık gelirin %50'si olarak hesaplanmaktadır. Asgari Ücretli Ne Kadar Konut Kredisi Kullanabilir? Bankaların asgari ücretle çalışan müşterilerine verebilecekleri en fazla konut kredisi tutarı, müşterilerin kullanacağı kredide tercih edecekleri vade seçeneklerine göre belirlenmektedir. Yani 60 ay vade seçeneği ile bankadan konut kredisi kullanmak isteyen bir asgari ücretli, maksimum 60 x TL olacak şekilde toplamda 69 bin 720 liralık konut kredisine başvuruda bulunabilme imkanına sahiptir. Bankaların konut kredisi kampanyalarında sundukları yüksek vade seçeneklerinden yararlanmak isteyen asgari ücretli vatandaşlar, 120 ay vadeli konut kredisi paketlerini tercih ettiklerinde ise kamu ve özel bankalardan maksimum 139 bin 440 lira konut kredisi kullanabilme imkanına sahip olabilmektedir. Öte yandan bazı bankalar asgari ücretli müşterilerine 180 aya varan vade seçenekleri ile konut kredisi çekme fırsatı sunmaktadır. Bu durumda bankadan 180 ay vadeli konut kredisi kullanmayı düşünen müşteriler ise vade uzadığı için toplamda en fazla 209 bin 160 liraya kadar konut kredisi çekebilme fırsatı bulabilmektedir. Diğer kredi ürünlerinden farklı olarak konut kredisi paketinde aynı hanede yaşayan kişilerin toplam aylık gelirleri baz alındığı için eşleri ikisinin de çalışması ya da aynı evde ikamet eden baba, çocuk gibi kişilerin mevcut olması halinde onların da belgelenebilen gelirleri kredi limitine dahil edilebilmektedir.

2000 tl maaş alıyorum ne kadar nafaka öderim